7 Eylül 2013 Cumartesi

Keder Gibi Ödünç - Haydar Ergülen

2-
O zamanlar öyle yaralıydım ki
Bunu yalnızca bir hayvan anlayabilirdi

Hayvandan anladığım bir şey varsa
İnsanlardan hiçbir bok anlamadığımdır hayatta

Anladım ki: bir insanda hayvan şart

Yağmur - Melih Cevdet Anday

Birden serçelerle indi yağmur
Hangisi serçe
Hangisi yağmur

Sokaktan Gelmek - Behçet Necatigil

Sokağa mı çıkıyorsun, dikkat et, 
Emanet ol Tanrıya. 
Sokak demek 
Eksilmek yarı yarıya. 

Odalara kapanıp oturdunuz 
İçinize evin serin sessizliği doldu, 
Koruyucu duvarlara borçlusunuz 
Çevrenizde dalgalanan dostluğu. 

Bir sokağa çıkmayın bozulur bunca büyü 
Yavan yavan ev size. 
Hayatımız kuytu ve küflü 
Sokaklarsa aydınlık taze. 

Ayartıcı caddelerin eseri 
Zalim gelişleriniz, 
Evde size uzanacak elleri 
İtmek istersiniz. 

Haince sokaktan dönüşünüz 
Sisli, karda. 
Çünkü başka yaşayışlar gördünüz 
Dışarda. 

Sokağa çıkarken dikkat 
Sokaklarda esen rüzgâr çünkü, 
Rüzgârlarda eve dönmek saçma, 
Ev dar çünkü. 

Eksik Bir Şey - Nadir Göktürk

Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor

Öyle bir şey ki bu kolay anlatamam
Atsam atılmaz, satsam satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım, sigaram; her şeyim tamam

Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi


Miğfer - Sunay Akın

Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden

Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden

Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek

Yaşıyorum Demek - Aziz Nesin

Çok merak ediyorum kendimi
Başıma birşey mi geldi
Öldüm mü kaldım mı
Hiçbir haber yok kendimden

Bu sabah kapımı çaldım
Kapıyı açan kendim
Bir süre kendime baktım
Bu güleç yüz bendim

Oh ne güzel bir sabah
Bugün de yaşıyorum demek
Benden başka yok kimsem
Beni merak edecek.

Uyku - Ülkü Tamer

Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Dallarında gezinsin
Kül rengi güvercinler

Konsunlar yastığıma
Uyutmak için beni
Sırtlarında kuş tüyü
Gagalarında ninni

Kaldırıp yatağımı
Uçursunlar göklere
Kendimi yıldızlarda
Bulayım birdenbire

Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Alnıma dokunanlar
İyileşmiş desinler

Fahriye Abla - Ahmet Muhip Dıranas

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin , dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun Fahriye Abla

Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye Abla

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hala dağları karlı Erzincan'da mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye Abla

Bu Ne Biçim Hayat - Murathan Mungan

Bu ne biçim postacı  
Üç defa çalıyor kapıyı  
Bu ne biçim kel  
Hem merhemi var  
Hem sürmüyor başına   
Bu ne biçim biçimler  
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir  
Memleket çok müsait buna  
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya  
Bir baktım Fahriye Abla!  
Kırk yıllık bir rötar yapmış  
Erzincan Treni  
Ben gelmişim şu yaşıma   
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha  
Benimki ne biçim hayat  
Uymuyor ne gördüklerime  
               ne duyduklarıma   
               ne okuduklarıma   
Ben  ne biçim benim  
Ne kendime benziyorum  
Ne başkalarına  

Hapishane Şarkısı V - Sabahattin Ali

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma

Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü;
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma

Dertlerin kalkınca şaha
Bir küfür yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma

Ağaran Bir Suyum - Şükrü Erbaş

Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı 
Kadınlar gittikçe daha güzel 

Güneş daha hızlı adımlıyor gökyüzünü 
Sular daha soğuk rüzgâr daha serin

Eskiden her konuda konuşurdum istekle
Bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi

Büyük yapılar ışıklı çarşılar bitti
Ara sokaklara salaş kahvelere gidiyorum

Kurtulmak için çırpındığım çocukluğu
Yeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak

Bütün sesler çın çın bir yalnızlık oluyor
İçimden geçenleri söyledim sanıyorum

Birisi bir şarkı söylemesin kederle
Tenimde bir titreme kirpiklerimde buğu

Kısa söz basit eşya kedi sevgisi
Aktıkça ağaran bir suyum zamanın ırmağında

Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı
Kadınlar daha güzel kadınlar daha uzak...

Acıyı Bal Eyledik - Hasan Hüseyin Korkmazgil

"pir sultan ölür dirilir"

bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
             gör beni
damda birlikte yatmışız

öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
                 gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeyi bol eyledik

acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz 
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum

kör olma da 
                gör beni

Eski Zaman Aşığı - Oktay Rifat Horozcu

Ben eski zaman aşığıyım
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bacak kadarım
Herkes aşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de 
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kar düşmüş ışıl ışıl yanar içimde
Ama ben eski zaman aşığıyım
Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde 
Ela gözlü o yar çıkmaz gönülden.

Anlarsın - Cahit Külebi

Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun
Kanatlarımız dokunarak uçalım
İnsanlardan buz gibi soğudum
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın

Merdiven - Ahmet Haşim

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta