2-
O zamanlar öyle yaralıydım ki
Bunu yalnızca bir hayvan anlayabilirdi
Hayvandan anladığım bir şey varsa
İnsanlardan hiçbir bok anlamadığımdır hayatta
Anladım ki: bir insanda hayvan şart
7 Eylül 2013 Cumartesi
Sokaktan Gelmek - Behçet Necatigil
Sokağa mı çıkıyorsun, dikkat et,
Emanet ol Tanrıya.
Sokak demek
Eksilmek yarı yarıya.
Odalara kapanıp oturdunuz
İçinize evin serin sessizliği doldu,
Koruyucu duvarlara borçlusunuz
Çevrenizde dalgalanan dostluğu.
Bir sokağa çıkmayın bozulur bunca büyü
Yavan yavan ev size.
Hayatımız kuytu ve küflü
Sokaklarsa aydınlık taze.
Ayartıcı caddelerin eseri
Zalim gelişleriniz,
Evde size uzanacak elleri
İtmek istersiniz.
Haince sokaktan dönüşünüz
Sisli, karda.
Çünkü başka yaşayışlar gördünüz
Dışarda.
Sokağa çıkarken dikkat
Sokaklarda esen rüzgâr çünkü,
Rüzgârlarda eve dönmek saçma,
Ev dar çünkü.
Emanet ol Tanrıya.
Sokak demek
Eksilmek yarı yarıya.
Odalara kapanıp oturdunuz
İçinize evin serin sessizliği doldu,
Koruyucu duvarlara borçlusunuz
Çevrenizde dalgalanan dostluğu.
Bir sokağa çıkmayın bozulur bunca büyü
Yavan yavan ev size.
Hayatımız kuytu ve küflü
Sokaklarsa aydınlık taze.
Ayartıcı caddelerin eseri
Zalim gelişleriniz,
Evde size uzanacak elleri
İtmek istersiniz.
Haince sokaktan dönüşünüz
Sisli, karda.
Çünkü başka yaşayışlar gördünüz
Dışarda.
Sokağa çıkarken dikkat
Sokaklarda esen rüzgâr çünkü,
Rüzgârlarda eve dönmek saçma,
Ev dar çünkü.
Eksik Bir Şey - Nadir Göktürk
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor
Öyle bir şey ki bu kolay anlatamam
Atsam atılmaz, satsam satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım, sigaram; her şeyim tamam
Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor
Öyle bir şey ki bu kolay anlatamam
Atsam atılmaz, satsam satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım, sigaram; her şeyim tamam
Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi
Miğfer - Sunay Akın
Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden
Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden
Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden
Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden
Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek
Yaşıyorum Demek - Aziz Nesin
Çok merak ediyorum kendimi
Başıma birşey mi geldi
Öldüm mü kaldım mı
Hiçbir haber yok kendimden
Bu sabah kapımı çaldım
Kapıyı açan kendim
Bir süre kendime baktım
Bu güleç yüz bendim
Oh ne güzel bir sabah
Bugün de yaşıyorum demek
Benden başka yok kimsem
Beni merak edecek.
Başıma birşey mi geldi
Öldüm mü kaldım mı
Hiçbir haber yok kendimden
Bu sabah kapımı çaldım
Kapıyı açan kendim
Bir süre kendime baktım
Bu güleç yüz bendim
Oh ne güzel bir sabah
Bugün de yaşıyorum demek
Benden başka yok kimsem
Beni merak edecek.
Uyku - Ülkü Tamer
Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Dallarında gezinsin
Kül rengi güvercinler
Konsunlar yastığıma
Uyutmak için beni
Sırtlarında kuş tüyü
Gagalarında ninni
Kaldırıp yatağımı
Uçursunlar göklere
Kendimi yıldızlarda
Bulayım birdenbire
Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Alnıma dokunanlar
İyileşmiş desinler
Bir kuş ağacı gönder
Dallarında gezinsin
Kül rengi güvercinler
Konsunlar yastığıma
Uyutmak için beni
Sırtlarında kuş tüyü
Gagalarında ninni
Kaldırıp yatağımı
Uçursunlar göklere
Kendimi yıldızlarda
Bulayım birdenbire
Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Alnıma dokunanlar
İyileşmiş desinler
Fahriye Abla - Ahmet Muhip Dıranas
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin , dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun Fahriye Abla
Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye Abla
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hala dağları karlı Erzincan'da mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye Abla
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin , dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun Fahriye Abla
Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye Abla
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hala dağları karlı Erzincan'da mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye Abla
Bu Ne Biçim Hayat - Murathan Mungan
Bu ne biçim postacı
Üç defa çalıyor kapıyı
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor başına
Bu ne biçim biçimler
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir
Memleket çok müsait buna
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
Bir baktım Fahriye Abla!
Kırk yıllık bir rötar yapmış
Erzincan Treni
Ben gelmişim şu yaşıma
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarıma
ne okuduklarıma
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne başkalarına
Üç defa çalıyor kapıyı
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor başına
Bu ne biçim biçimler
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir
Memleket çok müsait buna
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
Bir baktım Fahriye Abla!
Kırk yıllık bir rötar yapmış
Erzincan Treni
Ben gelmişim şu yaşıma
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarıma
ne okuduklarıma
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne başkalarına
Hapishane Şarkısı V - Sabahattin Ali
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü;
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir küfür yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü;
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir küfür yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma
Ağaran Bir Suyum - Şükrü Erbaş
Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı
Kadınlar gittikçe daha güzel
Güneş daha hızlı adımlıyor gökyüzünü
Sular daha soğuk rüzgâr daha serin
Eskiden her konuda konuşurdum istekle
Bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi
Büyük yapılar ışıklı çarşılar bitti
Ara sokaklara salaş kahvelere gidiyorum
Kurtulmak için çırpındığım çocukluğu
Yeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak
Bütün sesler çın çın bir yalnızlık oluyor
İçimden geçenleri söyledim sanıyorum
Birisi bir şarkı söylemesin kederle
Tenimde bir titreme kirpiklerimde buğu
Kısa söz basit eşya kedi sevgisi
Aktıkça ağaran bir suyum zamanın ırmağında
Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı
Kadınlar daha güzel kadınlar daha uzak...
Kadınlar gittikçe daha güzel
Güneş daha hızlı adımlıyor gökyüzünü
Sular daha soğuk rüzgâr daha serin
Eskiden her konuda konuşurdum istekle
Bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi
Büyük yapılar ışıklı çarşılar bitti
Ara sokaklara salaş kahvelere gidiyorum
Kurtulmak için çırpındığım çocukluğu
Yeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak
Bütün sesler çın çın bir yalnızlık oluyor
İçimden geçenleri söyledim sanıyorum
Birisi bir şarkı söylemesin kederle
Tenimde bir titreme kirpiklerimde buğu
Kısa söz basit eşya kedi sevgisi
Aktıkça ağaran bir suyum zamanın ırmağında
Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı
Kadınlar daha güzel kadınlar daha uzak...
Acıyı Bal Eyledik - Hasan Hüseyin Korkmazgil
"pir sultan ölür dirilir"
bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeyi bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeyi bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
Eski Zaman Aşığı - Oktay Rifat Horozcu
Ben eski zaman aşığıyım
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bacak kadarım
Herkes aşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kar düşmüş ışıl ışıl yanar içimde
Ama ben eski zaman aşığıyım
Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde
Ela gözlü o yar çıkmaz gönülden.
Anlarsın - Cahit Külebi
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun
Kanatlarımız dokunarak uçalım
İnsanlardan buz gibi soğudum
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun
Kanatlarımız dokunarak uçalım
İnsanlardan buz gibi soğudum
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın
Merdiven - Ahmet Haşim
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
21 Ağustos 2013 Çarşamba
Eylülün Sesiyle - Edip Cansever
Baylar!
Her şey o kadar dokunaklı ki
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi
Ağustos çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
Tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği
Eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim
Bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği
Yosunların kapılara usulca
Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.
Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan
Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
Eylül ki, sorabilir mi
Hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.
Dahası
Bu düğmesiz giysileri şöylece giymek
Bir boşluğu giyinmek mi olur
Olsun
İşte karşınızda ekimin sesi
Kasımın sesi sonra
Yağmurun eşliğinde -çocuğunu emziriyor yaz-
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar.
Her şey o kadar dokunaklı ki
Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
Üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalı dünyayı
Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
İçi yangından alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi.
Kestim Kara Saçlarımı - Gülten Akın
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön
Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti
Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın
Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum
Aşk - Cemal Süreya
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıltık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
<3
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıltık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
<3
20 Ağustos 2013 Salı
Kitabe-i Seng-i Mezar - Orhan Veli Kanık
I.
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.
II.
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III.
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyle:
"Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı."
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.
II.
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III.
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyle:
"Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı."
Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım - İlhan Berk
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum.
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum.
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
16 Ağustos 2013 Cuma
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var - Ataol Behramoğlu
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Attila İlhan
... İnsan annesi ölünce anlar
İçindeki çocuğun
Hiç ölmeyeceğini
Aklına geldikçe kahrolur
Bunu anlamakta
Neden
Bu kadar geciktiğini...
İçindeki çocuğun
Hiç ölmeyeceğini
Aklına geldikçe kahrolur
Bunu anlamakta
Neden
Bu kadar geciktiğini...
15 Ağustos 2013 Perşembe
Bu Zindan, Bu Kırgın, Bu Can Pazarı - Ahmed Arif
Gördüler
Yedi cihan,
İn, cin Kaf dağının ardındakiler,
Kıtlık da kıran da olsa
Gördüler analar neler doğurur
Aman aman hey...
Dünyalar vardır elvan,
Bir su damlasında, bir kıl ucunda,
Meyvalar vardır, meyvalar,
Ağacı, omcası yok,
Sana vurgun, sana dost.
Beride Kabil'in murdar baltası
Ve kan değirmenleri,
Kader kahpesi.
Beride borazancıları o puşt ölümün,
Hazır ırzını vermeğe
Yiğitler vuruldukça.
Timsah kısmı çünkü yavrusunu yer
Akarsu duruldukça.
Cadı, yalan hamurunu dağ - dağ yoğurur
Aman aman hey
Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı,
Macera değil.
Yaşamak, sade "yaşamak"
Yosun, solucan harcıdır.
Öyle açar ki murat.
Susuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da
Şavkı, bulut güllerinden daha bir suna,
Daha bir burcu - burcudur.
Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı
Macera değil
Sardığım toprağımın altın sabrıdır.
O sert, erkek hüznüdür lahza başında
Cıgara değil.
Ve sevgilim uykusunda bağrır
Aman aman hey...
Meltemin bir tadı, ustura ağzı
Biri, kız memesi, tılsım,
Yağmurun bir damlası süzülmüş küfür,
Bir damlası, aşk.
Senin uykuların hayın,
Düşlerin kardeş.
Duyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki?
Gece, samanyollarında rüzgar çıkıncayadek,
Mısralarım kardeş - kardeş çağırır
Aman Aman hey...
Serabın bir sonu vardır,
Ufkun, sıradağın sonu.
Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
Senin sonun yok.
Mandaların, kavakların pazarı olur,
Senin pazarın olamaz.
Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.
Beni böyle şair, divane etmez,
Kızımın çatal göğsü.
Senin yüzün suyu hürmetinedir
Buğdalara, cevizlere yürüyen
Kara toprağın ak südü...
Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki?
Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar
Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
Akşam - akşam, kara sevdam ağırır
Aman, aman hey...
Yedi cihan,
İn, cin Kaf dağının ardındakiler,
Kıtlık da kıran da olsa
Gördüler analar neler doğurur
Aman aman hey...
Dünyalar vardır elvan,
Bir su damlasında, bir kıl ucunda,
Meyvalar vardır, meyvalar,
Ağacı, omcası yok,
Sana vurgun, sana dost.
Beride Kabil'in murdar baltası
Ve kan değirmenleri,
Kader kahpesi.
Beride borazancıları o puşt ölümün,
Hazır ırzını vermeğe
Yiğitler vuruldukça.
Timsah kısmı çünkü yavrusunu yer
Akarsu duruldukça.
Cadı, yalan hamurunu dağ - dağ yoğurur
Aman aman hey
Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı,
Macera değil.
Yaşamak, sade "yaşamak"
Yosun, solucan harcıdır.
Öyle açar ki murat.
Susuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da
Şavkı, bulut güllerinden daha bir suna,
Daha bir burcu - burcudur.
Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı
Macera değil
Sardığım toprağımın altın sabrıdır.
O sert, erkek hüznüdür lahza başında
Cıgara değil.
Ve sevgilim uykusunda bağrır
Aman aman hey...
Meltemin bir tadı, ustura ağzı
Biri, kız memesi, tılsım,
Yağmurun bir damlası süzülmüş küfür,
Bir damlası, aşk.
Senin uykuların hayın,
Düşlerin kardeş.
Duyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki?
Gece, samanyollarında rüzgar çıkıncayadek,
Mısralarım kardeş - kardeş çağırır
Aman Aman hey...
Serabın bir sonu vardır,
Ufkun, sıradağın sonu.
Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
Senin sonun yok.
Mandaların, kavakların pazarı olur,
Senin pazarın olamaz.
Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.
Beni böyle şair, divane etmez,
Kızımın çatal göğsü.
Senin yüzün suyu hürmetinedir
Buğdalara, cevizlere yürüyen
Kara toprağın ak südü...
Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki?
Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar
Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
Akşam - akşam, kara sevdam ağırır
Aman, aman hey...
13 Ağustos 2013 Salı
Benimle Büyüyenler İçin - Ahmet Erhan
Yağmurlar da diner moruk
Gökyüzüne bakmayıveririz bir gün Zaten üç damla suyun bir avuç toprakla çarpımından doğdum ben Bunun için çamura kestim son günlerde Sen hiç Bob Dylan dinledin mi Hiç dün gece dinledin mi Şarabı rakıyla karıştırıp Saatler moruk saatler... ne olmuş saatlere kurmayıveririz bir gün Ben parmak hesabıyla bir ömür yaşadım Yükseklik korkusundan başım hiç dik durmadı İğreniyorum kendimden bile bazen Dünyadan her zaman Kaldırıp yakamı inerim gecenin ayıp yerlerine Eve geç gelen adamların hüznüyle Biz ne kötü yaşadık be moruk Bir kuş kanatlarını dürünce rüzgarsız kalmak gibi O kadar yalnız, o kadar umutsuzduk -Geçmiş zaman kipi gitmedi burda ama neyse Moruk diyorum artık benimle büyüyenlere...
Not: 4 Ağustos'ta kaybettik. Başımız sağolsun.
|
12 Ağustos 2013 Pazartesi
Yeşilmişik - Can Yücel
Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık
Tutmuşum tutmuşum ellerinden senin
Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin
İçindeymişik yeşilmişik sazmışık
Balıklar gibiymiş sessiz ve karanlık
Yüzermiş saçların yüzermiş nefesin
Susarmışız öyle bir sakin derenin
İçindeymişik yeşilmişik sazmışık
Bu sözleri Yeni Türkü'den hatırlıyor olabilirsiniz:
http://grooveshark.com/s/Yesilmisik/2KJwfL?src=5
Bugün Can Yücel'in ölüm yıldönümü, o yüzden bir dize daha ekliyorum. Can Baba (baba denmesi kendisine tüm hitaplardan başka yakışır/yaraşır kanımca), kızı Su'ya yazdığı şiiri şöyle bitirir: "Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!" :)
Yaşasaydı en güzel çapulcu şiirini o yazardı dendi ya, katılıyorum. Hakkında yazılacak ne çok şey var, güya yorum yapmayacaktım. Datça'da onu ziyaret etmek de bize (bana) borç olsun.
Tutmuşum tutmuşum ellerinden senin
Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin
İçindeymişik yeşilmişik sazmışık
Balıklar gibiymiş sessiz ve karanlık
Yüzermiş saçların yüzermiş nefesin
Susarmışız öyle bir sakin derenin
İçindeymişik yeşilmişik sazmışık
Bu sözleri Yeni Türkü'den hatırlıyor olabilirsiniz:
http://grooveshark.com/s/Yesilmisik/2KJwfL?src=5
Bugün Can Yücel'in ölüm yıldönümü, o yüzden bir dize daha ekliyorum. Can Baba (baba denmesi kendisine tüm hitaplardan başka yakışır/yaraşır kanımca), kızı Su'ya yazdığı şiiri şöyle bitirir: "Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!" :)
Yaşasaydı en güzel çapulcu şiirini o yazardı dendi ya, katılıyorum. Hakkında yazılacak ne çok şey var, güya yorum yapmayacaktım. Datça'da onu ziyaret etmek de bize (bana) borç olsun.
11 Ağustos 2013 Pazar
Muhabbet - Can Yücel
Bir fasulye çimleniyordu
Çiseledikçe yağmur.
Koştum vardım ki yanına
Anlasın ne nimet olduğunu
Sen git yerine! dedi Ayşe Kadın
Böyle kibar erkeğin ayağına
Ben kendi ayağımla gelirim
Bu muhabbeti görünce uzaktan
Kıpkırmızı oldu biberiye
Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
Çiseledikçe yağmur.
Koştum vardım ki yanına
Anlasın ne nimet olduğunu
Sen git yerine! dedi Ayşe Kadın
Böyle kibar erkeğin ayağına
Ben kendi ayağımla gelirim
Bu muhabbeti görünce uzaktan
Kıpkırmızı oldu biberiye
Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
10 Ağustos 2013 Cumartesi
Sitem - Bedri Rahmi Eyüboğlu
Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
Yar yar!... Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var.
9 Ağustos 2013 Cuma
Denize Gidip Dönen Mavilerin Bire İndirgenen Üçlüğü - Turgut Uyar
Önsöz:
Böyle tek başına yorumlamak da pek tatsız oluyormuş :)
Aslında şimdi düşündüm şairlerden mi gitsem, kronolojik mi gitsem, akımlara göre mi gitsem, temalardan mı gitsem diye. İşin içinden çıkamadım; rastgele olsun dedim. Şimdilik ikidir sevgi şiirleri. Beğenir de merak ederseniz ne ala, konuşuruz :) Buyrun, bu şiirin anlamı ve kıymeti benim için çok büyüktür. Şimdi bunu buraya yazmak, özel bir anı paylaşıyormuşuz gibi hissettirdi bana mesela, bu ne kadar harika bir histir!
Yalanlı dolanlı alçak doğruca yaşanmamış bir
Bir gözsüz kulaksız elsiz ayaksız güdük bir gün
Bütün yitiklerim karalarım üstüste üstüste bütün karışıklığım
Gelip geçtiğim macera şu kadar binler yıllık
Şu kadar binler yıllık karalarım karışıklığım üstüste
Usul usul insan insan ölüm ölüm üstüste
Şu kadar güneş şu kadar su yılanı şu kadar düzen
Ben sebepliyim denizlere aylara kavgalara umutsuzluğa
Bir maviyi durup dururken birine benzetiyorum
Bir balığın ağzını anıyorum durup dururken
Serinliyorum
Ben üç yer tasarlamıştım üçü de sana bana uygun
Biri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sorma
Birini sorma gün gelir ben söylerim
Daha usta olurum daha yiğit o zaman söylerim
Bu kırgın karanlığı ışıtalım ilkin
Yeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyen
Baştan başlayalım susamlara ekmeklere
denizaşırılarına sevmelere
Gidip dönelim
Belki bir yerde bir tohumda bir durumda belki
Belki o ses o yudum o yumuşak döşekler yeşil yeşiller
Ben taş çekerim yılmam çamur kararım yol döşerim
Bakarsın göneniriz gidip dönelim
Ben yılmam taş çekerim çamur kararım ben
Senin de gürül gürül saçların var nasıl olsa.
8 Ağustos 2013 Perşembe
Seviyorum Seni - Nazım Hikmet Ran
Bugünün şiiri bu olsun. Hem bugün bayram, sevgi temalı bu şiir; hem de Nazım'ın bu şiirde sevginin saflığını, yine aynı yalınlıkla, çok güzel anlattığını düşünüyorum. Birini ekmeği tuza banıp yer gibi, ya da su içerken giderdiğin temel bir ihtiyaçmış gibi, ya da çocuksu bir heyecanla sevmek; çok güçlü bir sevgi olsa gerek. Bu duyguyu böyle anlatabilmek basit gibi durur ama çok zordur, bilirsiniz. :) Sizi seviyorum diyorum mesela, arkasını böyle güzel dolduramıyorum. İdare edin, hehe.
Seviyorum seni
Ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
Neyin nesi belirsiz
Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
Denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
İçimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi
Seviyorum seni
Ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
Neyin nesi belirsiz
Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
Denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
İçimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi
Başlangıç :)
Merhaba!
Bu blog, şiir sevmediklerini öğrendiğim Ova ailesine (yani size! :D) güzel şiirlerimiz olduğunu göstermek amacıyla oluşturuldu. Aslında tek tek şiirler gönderecektim ama baktım baş edemeyeceğim ve bazıları arada kaynayacak, aklıma bu yol geldi. Ayşe Ablam kendi blog'una bakarken buraya da göz atar :) Her güne bir şiir eklerim.
Efe'yi de şiirsever yapacağım, bu da kendime edindiğim ikinci iş!
Sevgiler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)